Gabriel García Márquez'in "Kırmızı Pazartesi" romanı, küçük bir kasabada yaşanan trajik bir namus cinayetini anlatır.

​Roman, Santiago Nasar'ın öldürüleceği günün sabahıyla başlar.

​Daha ilk cümleden okur, onun kaçınılmaz sonunu bilir.

​Angela Vicario, düğün gecesi bakire olmadığı için kocası Bayardo San Román tarafından terk edilir.

​Ailesinin baskısıyla, onurunu lekeleyen kişinin Santiago Nasar olduğunu söyler.

​Angela'nın ikiz kardeşleri Pedro ve Pablo, aile namusunu temizlemek için Santiago'yu öldürmeye karar verir.

​Romanın en çarpıcı yanı, kardeşlerin bu cinayeti işleyeceklerini tüm kasabaya ilan etmeleridir.

​Bıçaklarını bilemekten kahvede oturmaya kadar her yerde niyetlerini açıkça söylerler.

​Ancak kasaba halkı, ya ciddiye almayarak ya da sorumluluktan kaçınarak hiçbir şey yapmaz.

​Herkes, bir başkasının cinayeti mutlaka engelleyeceğini düşünür.

​Santiago Nasar ise olacaklardan tamamen habersizdir.

​Kasabanın kolektif kayıtsızlığı ve bir dizi talihsizlik, cinayetin gerçekleşmesine yol açar.

​Kardeşler, Santiago'yu herkesin gözü önünde, kendi evinin kapısında vahşice katleder.

​Roman, bu olayı yıllar sonra geriye dönüşlerle ve tanıklıklarla araştırır.

​Santiago Nasar'ın gerçekten suçlu olup olmadığı ise roman boyunca belirsiz kalır.

​Eser, kader, toplumsal kayıtsızlık ve "namus" kavramının acımasız bir eleştirisidir.